Friday, December 26, 2008

Down the drain

İçimde kalanları hiç bir zaman dökemedim tam olarak bu bloga.Bu saatten sonra da uğraşacağımı sanmıyorum.Diğer blogta teknik yazılarla başlayıp, devam etmek niyetiyle diyelim.Bu blogu uzun bir süre nadasa bırakalım.Haydi eyvallah kendim.

Thursday, December 04, 2008

Üniversite Öğrencisi Profili (ÜÖP)

Biri vakıf biri devlet olmak üzere iki üniversitede okudum, okumaktayım, pek çok farklı üniversitelerde okuyan arkadaşlarım da var.Üni.de öğrenci profili şöyle.

Öğrencilerin yüzde ellilik kesimi çöplük.Bu kesim ki doğru düzgün derse girmez, derse gireceği vakti kantinde pişpirik oynayarak, çene çalarak ya da net kafede msnde manita tavlama çalışmakla geçirir.Ders çıkışı çok yorulmuş olduğundan! iki de tek atmaya gider.Özgürdür çünkü.Üniversitede sosyal olmaktan anladığı da budur.Yine bu yüzde ellilik kesimin içerisinde bulunan bir başka öğrenci profili de (bak ben bir önceki üniversitemde bu profilin içerinde yer alıyordum) mal gibi okula gelip, mal gibi dersi dinleyip hiç bir şey anlamadan evine, yurduna dönendir.Başka hiçbir aktivitede bulunmaz.Konser, araştırma, proje, kendini geliştirme falan hak getire...Vakıf üniversitelerinde okuyan ve hayatları boyunca babalarının parasını yiyeceğini, hiç bir sorumluluk almayacağını düşünen gerzek bir kesim daha vardır.İlim, irfan falan hikayedir bunlara, en önemli sorunları manitalarıyla buluşurken üzerlerine ne giyecekleridir.Modadır, makyajdır, converse ayakkabıdır, kıldır tüydür.

Geri kalan yüzde ellilik kesim, ama az ama çok üniversiteye yakışan profildedir.Bunların arasında efendi gibi okuluna gelen dersini dinleyen, çalışan, derslerini verip okulu bitiren ama bunun dışında da pek bir halt yapmayan kitle vardır.Şahsen benim inek diye kıçına damga bastığım kişiler de bunlardır.Sadece ders çalışanlar yani.Bu sorumluluklarını daha az yerine getiren ama daha sosyal olan bir kesim de vardır.Bunlar bazen dersi asan bazen sadece sınav dönemi çalışan ama konserine gidip, kitabını da okuyan, kantinde kankalarıyla iki çift laf eden hayvanlardır.Severiz kendilerini.Bir diğer kesimimize geçecek olursak sevgili seyirciler (hali hazırda okuduğum üniversitede ben bu kesimin içinde görüyorum kendimi), bunlar nispeten kariyerkolik insanlardır(kariyerkolik diye bi bok yok tabi cümleyi sonlandırayım diye rastgele kelime sıçtım).Derslerini adam gibi takip ederler, günü gününe çalışırlar ama yetmez.Her türlü imkanlarıyla kendilerini geliştirmeye çalışırlar.Şirketlerde, üni.de verilen teknik seminerleri, eğitimleri kaçırmazlar, sınavlara girip sertifika falan alırlar.Proje içinde yer almaya bakar.Kültür etkinliklerine katılmayı da ihmal etmezler ama bu etkinlikler daha çok klasik müzik konseri, piyano resitali ya da ne bileyim Atatürk'ün tarihe etkisi gibi (bunu da uydurdum) etkinliklerdir.Çünkü yalnızdır bu adamlar.Okulda pek arkadaşı yoktur, coşup eğlenmeyi sevmez birlikte gidecek arkadaşı olsa bile rock-metal konserine gitmez.Kantinde oturup tavla atamaz, gider kütüphanede kitap okur.Kulüp etkinliklerinde yer alır, yararlanır ama organize edemez.Bir diğer kesim ise bu yazıdaki olumlu şeylerin hepsini yapan öğrenci tipidir.

Genellemenin ağzına sıçtım tabi bu yazıda.Pek çok şeye değinmedim, siyasi olaylara karışan öğrenci tipini hiç bir kesime sokmadım, detaylı, ciddi bir yazı da yazmadım zaten.Bu yazıyı ciddiye alanın da alnını karışlarım.İçinde ciddiye alınacak, doğru şeyler var tabi ama geyik olsun diye yazdım daha çok.Hem öğrenci tipi diye bir şey mi olur lan?Sen şöylesin, sen böylesin, bu kesimdensin falan neymiş lan o?Yalan bu yazı.Ha niye yazdım?Hâlâ üniversite sıralarında okuyup da "yoklama kağıdını imzaladıktan sonra yanındaki adama vermek" gibi basit bir işi yapmaktan bile aciz, sorumsuz, saygısız, ciddiyetsiz olan gerizekalı hayvanlara kızdığım için yazdım.Evet bunun için yazdım.

Ha ne kadar ciddiyetsiz bir yazı da olsa sonuna şu ciddi görüşümü de eklemek istiyorum.Özgürlük maalesef insanlara sorumsuz ve tembel olma hakkını da veriyor ama üniversitede okuyan bir adamın tembel ve sorumsuz olma hakkı yoktur.Cahil ya da bilgili sokaktan bir adamı çevirip üniversitede okuyorum dediğinizde, pek çoğu "Allah zihin açıklığı versin", "valla siz ülkenin geleceğisiniz evladım", "inşallah hedeflerine ulaşırsın" gibi laflar duyarsınız.Anarşist herif diyen çıkmaz mı, o da çıkabilir.Ne gelirse başımıza okumuşlardan geliyor, okuyacanda Allahsız mı olacan lan pezevenk falan diyenlerde çıkabilir.Ama bunlar gerçekten azınlıktadır.Karnını çöpten doyuran insanların bulunabildiği bir ülkede yaşıyorsak üniversitede aylaklık yapma hakkımız olamaz.Tabi ki sebeplerimiz olabilir.ÖSS denen illet yüzünden ya da aile baskısıyla sevmediğimiz, istemediğimiz bir bölümde okuyor olabiliriz.Başka sorunlar da olabilir.Ama mazeretleri ortadan kaldırmak gerekir.Bireyselcilik düşmanı, toplumculuk aşığı bir adam değilim.Tabi yeri gelecek iki tek atacağız, gezecez tozacağız, bazen her şeyi sallayacağız ama eloğlu yakında Mars'a çıkıp minyatür kale maç yapacak durumdayken, ben üniversitede okuduğunu bildiğim bir adamı görüp, tanıdığımda "ulan ben bu herifi yolda görsem selam vermem, bunun soluduğu hava bile zarar" diyorsam ortada bir sorun var demektir.Ve ben bu sorunun kesinlikle benim teşhisimde olduğuna inanmıyorum.

Tuesday, November 11, 2008

Bzzzttt

1 aydır şarjlı pillerimi arıyordum.En sonunda gidip bir çift daha aldım, şarj etmek için şarj makineme takayım dedim ki...1 aydır bulamadığım piller meğerse şarj aletinin içindeymiş.O da güzel.

Friday, November 07, 2008

Bugün ben bunu duydum

Kız1-Bizim okulda da Fazıl Say konser verdi.
Kız2-Hande Ataizi'nin sevgilisi olan adam.Operacı.
Kız1-Piyanist.

Sabah metroda birbirlerine kendi üniversitelerini övmeye çalışan iki kızın muhabbeti.Ne güzel.

Saturday, October 25, 2008

Bokubok

Aslen buraya kapatılmayla ilgi ciddi bir şeyler yazmam lazım ama...Nasıl derler bilirsin.Koy götüne rahvan gitsin.Boşa kürek çekmek gibi bizimkisi.

Tuesday, October 14, 2008

Tabut Havası

Eski okulumu bırakıp yeni okuluma başladığımdan beri kaç dersten muaf olacağımı merak ediyordum.Nihayet dilekçe sonuçlanmış, 10 tane dersten muaf sayıldım.10 dersin 5'i bu dönemden.Eh, hal böyleken benim de bu dönem aldığım ders sayısı 3'e düşmüş oldu böylece.Yarın gideyim de şu danışmanla bir görüşeyim üst yıllardan gözüme kestirdiğim 3 dersi kapayım.

Zayıf, çelimsiz bir insan evladı olmama rağmen çok az hastalanırım.Uzun zamandır nezle bile olmadım.Lâkin dün son dersten çıkıp, otobüse binip, kendimi eve nasıl attığımı bilemedim.Feci hastalanmıştım.Evde de bir kaç saat kimse olmadığından, tek başıma cebelleştim hastalıkla.Akşama düzeldim o ayrı mesele.

3 yıldır uzun olan saçlarımı kestirdim bir kaç saat önce.Bakımıydı, bağlamasıydı, ders çalışırken rahatsız etmesiydi falan derken sıkıldığımı anladım, kestirdim gitti.3 numara değil, 5 numara da değil biraz daha uzun...ama kısa işte.Eski haline göre her traş kısa olacaktı zaten:)

Sistemi yenilemek üzere yeni parça siparişleri verdim.İşlemci, anakart ve ram'i değiştiriyorum.Zamanlarını doldurdular artık, tıknefes kalıyorlar oyun falan açtığımda.Hazır yeni sezonun oyunları da gelmeye başlamışken değiştireyim dedim ben de.İyi ettim.

Wednesday, October 01, 2008

Hacı Osman

Ramazan da bitiverdi bayrama eriştik.İlk defa orucu evde tuttum.Yalan yok öğleye kadar da uyudum valla.Geçen yılı hatırlıyorum da sahuru bile dışarıda yapardım.İftar için yarım saat önceden yemek kuyruğuna girer ona rağmen orucu da 20 dakika geç açardım.O yüzden varsın bu sene de orucu uykuya tutturmuş olalım.Herkesin bayramı da kutlu, mutlu, mübarek olsun.

23 Eylül'de eski okuluma (Sakarya üni.) gittim.Arkadaşları göreyim, iki muhabbet edeyim sonra da vedalaşayım diye...Zira benim okul başladıktan sonra gidebilme ihtimalim yoktu.O yüzden hazır imkan varken görüşeyim dedim elemanlarla.Lakin bizim tayfanın çoğu tatili bayramla birleştirmişler, okula gelmeyi de 6 Ekim'e ertelemişler.Orada olanlarla konuştuk, öpüştük, koklaştık, seviştik...Sonra da çektim geldim işte.Herkesin gözleri doldu ben ayrılırken.Yapma etme, gitme Yücel, bu sınıf sensiz çekilir mi falan dediler...neyse palavrayı bırakayım bir bok demediler.Eyvallah dedim geldim işte.Yalnız hepsi benim Matematik-Bilgisayar bölümünü kazandığıma gerçekten çok sevinmişler hissettim yani bunu.Lan yoksa okuldan ayrıldığım için mi bu kadar sevindiler, benim istediğim yeri kazanmış olmam falan hikaye yani.Bak kıllandım şimdi iyi mi.Şaka bir yana hepsine selam olsun buradan.Maddog'un da dediği gibi hepimiz aynı evrende nefes almaya devam ediyoruz, bir şekilde görüşmeye devam ederiz herhalde.

Görüşmeye devam etmek demişken.Geçen cumartesi "3.geleneksel Şehremini Lisesi 2005 mezunları iftarı" vardı.25 kişi falan iştirak etti.2 hocamız da geldi.Pek çok arkadaşı 2 yıldır görmüyordum(geçen yıl hafta içi yaptılar, gidemedim).Bazılarını ise 3 yıldan fazla olmuştu görmeyeli.Hoş oldu, güzel oldu, şahane oldu.2 hafta sonra bir diğer geleneksel aktivite olan makarna günü var.Bakalım ona da gidebilirim belki.

Uzun zamandan beri kültür-sanat aktivitelerinden uzak kaldım.Sinemaya bile gitmez oldum(hoş onun sebebi artık ben de baş ağrısı yapan boktan Hollywoood filmleri de neyse).Ayın onunda okula Fazıl Say geliyormuş ona gideyim.Dali'nin eserleri var ona da gitmem lazım.Ha bir de Cuma günü 12 Monkeys var TNT'de eşeklik etmeyim de bari onu da izleyeyim tekrardan.Ayrıca bir ara tüm değerli müzelerimizi uzun bir aradan sonra tekrar gezeceğim.Makine de aldım adam gibi fotoğraf çekerim, film bitme derdi olmadan(neydi o eski fotoğraf makineleri bea:)).

///

Komşu çocuğu var 12-13 yaşında.Dün 3 tinerci sıkıştırıp dövmüşler.Tinerciler söz konusu olduğunda açık söyleyeyim, hiç bir şekilde mantıklı düşünmem.Hatta onlar hakkındaki fikirlerim bir hayli de faşistçe diyebilirim.Nasıl bir ailede yetiştikleri, çevre etkisi, eğitim v.s. umrumda bile değil.Yoldan geçen herhangi birini sıkıştırıyorlar, parasını alıyorlar, yaralıyorlar, öldürüyorlar...Bir gün bir tanesi karşıma çıkarsa(2-3 tanesi çıkarsa bana da sopa atarlar tabi o ayrı) Allah yarattı demem buraya yazıyorum.Tinerciler taksimde bir askeri öldürdü...Tinerciler parkta kendisine sigara vermeyen 2 çocuk babası bilmem kimi öldürdü...Bu ne lan.Pis herifler.Sizi yurda alıyorlar, bir iş öğretmeye çalışıyorlar oralardan da kaçıyorsunuz.Geberin be.

Wednesday, August 27, 2008

Harrryyyy

İstiyorum lan istiyorum be.Harry Kewell'ın 19 numaralı turuncu formasını istiyorum ulan.


Bugün Galatasaray'ın maçı var ya.Ulan geçin şu turu ya.Kaldı ki maça özel salaklılar yapmadığımız sürece (geçen maçta Skibbe'nin yüzyılın sürpriz kadrosunu çıkartması veAykut'un dehşet-ül arz hataları gibi) geçeriz bu turu gibi geliyor bana.Şampiyonlar liginin heyecanı başka be.

Ve tenis(spor spikerleri gibi geçtim).Yahu n'olacak bu bayanlar tenisinin hali.Bir tane izlenesi bayan raket kalmadı Henin da bıraktıktan sonra.Sharapova'nın maçları dünyanın en sıkıcı maçları.Ivanaovic ilk turu bile zor geçiyor.Williams kardeşlerden artık bıktım.Eee kim kaldı ki.Bir tane lokomotif isim yok.Bir tane şaşırtıcı maç yok.Nerede vakt-i zamanında Graf-Hingis maçları nerede şimdi maçlar.Halbuki erkekler tenisi öyle mi?Özel olarak takip ettiğim Nadal, Hewitt ve Safin'in maçları şöyle bir kenarda dursun(onlar da zaten heyecandan kuduruyorum:)) neredeyse her maç heyecanlı ve birbirinden kaliteli.İlk turda Nadal'ın elediği rakibi gördünüz mü?100 küsürüncü sırada olmasına rağmen yaptığı müthiş vuruşlarla ve güzel oyunuyla maçın güzelliğine katkısı Nadal'dan bile fazlaydı.

Diyeceğim o ki.Bayanlar tenisine yeni bir renk yeni bir heyecan lazım yahu.Hadi ama.

Sunday, August 24, 2008

Flying

Bugün gazete okuyordum.Bir haberin içerisinde Amerikan konsolosluğuna olan saldırıyla ilgili bir cümle geçmişti.O zaman farkettim bu olayı ne kadar zamandır hiç hatırlamadığımı.

Sadece bu olay değil tabi bunun gibi bir çok olay var.Türk halkı olarak bu tür olayları gerçekten de çok çabuk unutuyoruz.Bunun sebebi artık bu tür olaylar karşı biraz "nasırlaşmış" olmamız mı yoksa toplumsal olaylara karşı "umursamaz" tavrımız mı?

Düşünüyorum da ne kadar çok olay yaşanıyor ülkede.30 yıldırdır terörle savaş var zaten.Orman yangını, terör saldırıları, patlamalar, şehit haberleri...Bu haberlerin haftalık yoğunluğu kaçtır acaba?2,3 daha fazla?Mutlaka bu olayların yaşanması ülke olarak zaaflarımızdan, yanlışlıkarımızdan da kaynaklanmakta.Ama yine de düşünmeden edemiyorum.Hiç ülke dışına çıkmadım lâkin o çok methedilerek anlatılan Amerika ya da Avrupa ülkelerinden kaç tanesi, bizim yaşadığımız acılara uzun yıllar boyunca dayanabilirdi?

Saturday, August 23, 2008

Little Green Bag

Bir önceki uzuunnn yazım silinmiştir.Sadece ilgili kişinin okuması yeterliydi ve neyseki de okumuş, her şey yolunda:)Bundan sonra tek okuma hakkı da ondadır.

Wednesday, August 20, 2008

Çamurrrrr

Millete sataşayım biraz...

Uyuz oluyorum

Deniz/havuz kenarına gelip bütün gün bikinisiyle, mayosuyla 7 saat güneşlenip, denize girmeden evine dönen kızlara.Yürü git damda güneşlen lan o zaman.

Düğünlerde oynamak istemeyen adamı "ya abi gel oyna ya" diyerek kolundan çekiştirip, zorla oynatmaya çalışan tiplere.Bırak kardeşim ya adamın kolunu çıkartacan.hırt.

Mezuniyet törenlerinde yedi kat makyaj yapan, eciş bücüj kıyafet giyen, kasım kasım kasan erkek ve kızlara.Hayır yani biriniz sınavda ter içinde kalıp kopya isteyen Ayşe, öteki de muhabbet arasında küfür salvosu yapan Ahmet değil sanki(isimler değişkendir).

Vizeden/finalden 95 alıp kağıdına bakmak isteyenlere.

Tüm kaldırımı parselleyip, uyuşuk şekilde yürüyenlere.Ağır taşıtlar sağdan lan.Biraz akıl biraz mantık lan.Yola mı ineyim, sürttürerek mi geçeyim, yoksa her geçişimde hepinizden tek tek izin mi isteyim.Yürü sağdan.

"Karı gibi" benzetmesini kullananlara.

"Erkek gibi" benzetmesini kullananlara.

Kafe, lokanta v.b. yerlere girerken müşterilerin tip tip bakmasına ve bazılarının uzun süre tip tip bakmasına.Hayır sanki mekanın sahibisinde misafir bekliyorsun.Zıkkımlan yemeğini be.

--------

İnsan boş kalınca sataşacak yer arıyor be.Neyse daha aklıma gelirse güncellerim burayı, kusarım nefretimi ve tüm uyuzluğumu.

Sunday, August 17, 2008

Blog efe.Yoktum bir süredir tatile gittim memlekete.Yüzdüm, dolaştım falan.Derken ÖSS sonuçları açıklanmış.Tam istediğim bölümü kazanmışım.Şaşırdım aslında biraz.Artık Sakarya-Gıda Mühendisliğine elveda.Gurbete de elveda.Evimden gider gelirim okula artık paşa paşa.Al bak bu resmi de tatildeyken çektim.Elim titreyince değişik bir resim çıktı ortaya.Burası Türkeli'den çekilmiş bir resim.
Burası benim memleketim.Kastamonu-Çatalzeytin.


Daha yüzlerce var da şimdilik iyidir bu kadar.

Tuesday, July 22, 2008

hayvanlar gibi ara

Tv de komik bir şey izliyorsunuzdur.Dizi ya da herhangi bir şey.Kahkadan hallice, tebessümden daha büyük bir sırıtışla ekrandaki şeye güldüğünüz o anda çat diye reklam girer ya.Hah işte ben onlarda kendimi aptal gibi hissediyorum.O aptal sırıtışımla kendimi reklamlara bakarken bulmak...Hayır yani biri odaya girse ortama bak.Sırıtır bir vaziyette deterjan reklamı seyrediyorum.Hey Allah'ım ya:)

Monday, July 21, 2008

doher

aferin bana iyi ki doğmuşum.

Sunday, July 06, 2008

Break point


Müthişti.Süperdi.Olağanüstüydü.Brüt 7 saatten fazla, net 4.30 saat sürdü ama sonunda Nadal kazandı.Hem de Wimbledon'da üst üste 5 kere şampiyon olan, dünyanın bir numarası ve benim nefret ettiğim bir tenisçi olan Federer'i yenerek.Çok değil bir kaç hafta önce Roland Garros'da onu zaten perişan etmişti ama o normaldi.Roland Garros zaten Nadal'ın krallığında bulunuyordu.Peki ya Wimbledon'da yenmek...Anlatılmaz yaşanır.Federer kazansa üst üste 6 kere kazanmış olacaktı ve bunu başaran ilk teniçi olarak tarihe geçecekti.Ama tarihe geçen Nadal oldu.En büyük hayalini gerçekleştirmekle kalmadı grand slamlerin en değerlisi Wimbledon'ı kazanan ilk İspanyol oldu.

Federer çok iyi oyuncudur.Laf yok.Ama özellikle bu turnuvada benim en sevdiğim 3 tenisçiden ikisi olan Hewitt ve Safin'i eledi ya...Ona olan nefretim daha da depreşti.Neyse ki finalde en sevdiğim Nadal'a denk geldi.Gerçekten bu kadar uzun sürmeyebilirdi bu maç.2-0'dan sonra Federer'in hesabını kesebilirdi Nadal ama olmadı uzadı.Daha da iyi oldu aslında.Harika bir maç izlemiş oldum.Hele son dakikalarında ayaktaydım resmen.Son vuruşta, Federer topu fileye taktığında ise bastım çığlığı.Nadal'ın gözyaşları, tribünlere çıkışı...Gerçekten anlatılmaz yaşanır bir maçtı.

Keşke diyorum şu tenisin farkına varabilecek daha fazla insan evladı olsa ülkemizde.

Friday, May 16, 2008

back to future

Uzun bir aradan sonra yeniden yazıyorum.

Sakarya Üniversitesi'nde icra ettiğim Gıda Mühendisliğinin 2. yılı da nihayete ermiş bulunuyor.Umarım 1 ay sonra gireceğim öss'den sonra bu boktan bölümden kurtulurum.Şu an İstanbul'dayım ve şu son 1 ayımı tamamen öss'ye ayıracağım.

Hayatımın en garip bir kaç ayını yaşadım herhalde.Birbirinden angut okul hocaları, bölümü bırakma kararı almam, arkadaşlarımla ilişkilerim, pek çok alışkanlığımı terketmem, ülke meselelerinin iyice karışması ve kişisel bir sürü ayrıntı...Galatasaray da şampiyon oldu tabi.

Ama bir şey var ki...hani aklınıza geldiği an boğazınıza bir şey takılır gibi olur.konuşamazsınız, düşünemezsiniz ya...

Rahat uyu dedem.Mekanın Cennet olsun.Seni çok özlüyorum.

Monday, February 04, 2008

Kantare

Buranın daha sık güncelleneceğine dair bir iki kelam etmişim aşağıda bir yerlerde...artık nasıl gaza geldiysem vakti zamanında...

Burayla pek bir ilgim kalmadı.Aslında net alemindeki herhangi bir sohbet ortamı (forum,msn cart curt) ile doğru düzgün bir ilgim kalmadı.Sıktı artık.